Yukarı
Çık
Krizler kurumsal yaşantının doğal bir parçası olarak çoğu kere yıkıcı sonuçlar doğurur ve kurumsal yapıyı bozar. Bu nedenle güçlükle inşa edilen itibar ve marka değerinin, çeşitli tehditler karşısında şansa bırakılmadan yönetilmesi gerekmektedir.
Kriz yönetimi kavramı kavramsal olarak çok da eski olmamasına rağmen, insan ile birlikte var olan bir kavramdır. Krizin olgusunun kavramsallaşması ve sistematik hale gelmesi her ne kadar 20. Yüzyılın bir kazanımı olsa da, insanoğlu gündelik yaşamında her an çeşitli düzeylerde krizlerle karşı karşıya kalmaktadır. Kriz yaşamı tehdit eden ve beklenilmeyen bir durum/süreç olarak kavramsallaştırılmış olsa da daha kapsamlı bir şekilde ele alınması gereken bir kavramdır. Yönetilmediği taktirde örgüt ve kurumlar için entropik-öldürücü sonuçlar doğurabilen kriz durumu/süreci sadece kriz anını değil krizin öncesini ve sonrasını da kapsamaktadır. Kendi haline bırakıldığında çoğu kere örgüt ya da kurumlara öldürücü düzeyde zarar verdiği artık bilimsel ve olgusal düzeyde de kabul gören kriz durumu titiz bir araştırma-düşünme-planlama –tatbikat-öğrenme-yeniden planlama aşamalarını içermektedir. Bunun yanı sıra kriz öncesi durumu ele alarak irdeleyen ve krizin görünür hale gelmeden çözülmesi anlayışı da gittikçe önemini artırmaktadır. Bu durumu tıpta yer alan koruyucu hekimlik konseptine benzetmek mümkündür.
Kriz içerisinde birçok fırsat ve tehdit unsurunu barındıran bir durumdur. Krize hazırlıklı olan kurumlar ya da örgütler bu fırsat ve tehdit unsurlarını lehlerine değerlendirerek krizden artı değer elde ederek çıkabilmektedirler.
Lotus Albatros krizi olgusal düzeyde ve araştırmaya dayalı olarak ele alır ve planlamalarını bu anlayış üzerine inşa eder. Bunun yanı sıra proaktif-reaktif-koaktif düzlemde kriz senaryoları çalışır. Söz konusu senaryolara uygun kriz yönetim ekibinin kurulmasına öncülük eder. Kriz ve liderlik olgusunu bir arada ele alarak hangi tip liderlik davranışının hangi tip kriz yönetim süreciyle ilişkili olabileceğini dinamik bir yaklaşım çerçevesinde paydaşlarıyla kurgular. Kriz iletişiminin kapsam ve çerçevesini yine kurumun örgüt kültürünü, örgüt iklimini ve kurumsal yapısını dikkate alarak global değil lokal olarak belirler.
Lotus Albatros etkili ve sonuç odaklı kriz senaryoları doğrultusunda yol arkadaşlarıyla tatbikatlar gerçekleştirir. Söz konusu tatbikat sonucunda kriz iletişim planının çalışıp çalışmadığı, eksikler varsa nereden kaynaklandığı, kriz yönetim ekibinin performansını bir arada değerlendirir ve gerekli düzeltmeleri yaparak planın sürekli güncel kalmasını sağlar.
Lotus Albatros yaklaşım olarak sorunu henüz baş göstermeden çözümleme odağında proaktif kriz yönetim anlayışını benimser. Ancak krize hazırlıksız yakalanmış örgüt ve kurumlar için reaktif ve taktiksel düzeyde krizin etkilerini ortadan kaldırmaya dönük bir kriz iletişimi ortaya koymaktadır.
Lotus Albatros, kriz durumunun/sürecinin oldukça etkili bir öğrenme süreci olduğu kabulüyle hareket etmektedir. Örgüt ve kurumların kriz sonrasını nasıl değerlendirmeleri gerektiği proaktif bir kriz yönetim anlayışı söz konusu ise bunun geliştirilmesi, konu ve gündem yönetimi şeklinde yeniden ele alınmasına odaklanır. Reaktif bir model öngörülmüş ise daha proaktif ve önleyici bakış açısının geliştirilmesi sağlanmaktadır.
Bande Tasarım, Danışmanlık ve Mimarlık firmasının bir markası olan Lotus Albatros, strateji, iletişim, eğitim ve tasarım konularına insan odaklı, organik, sıra dışı, inovatif, etik temelli, sürekli yenilikçi, felsefeye anlayış ve modeller geliştirerek danışanlarıyla yol arkadaşlığı yapmaktadır.
Lotus Albatros by Bande Mimarlık & Tasarım
Tüm Hakları Saklıdır. Copyright © 2024 Lotus Albatros
FSM Bulvarı Cadde 224 Sitesi A Blok No:41/A Nilüfer / Bursa
SiteMap | Tasarım : interbim.com
Bu internet sitesi içeriğinde yer alan, eser olarak tanımlanan ve anonim özellik içermeyen her türlü unsur, Bande Mimarlık Ltd. Şti'ye ait olup 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Bu hakları ihlal eden kişiler, 5846 sayılı Fikir ve Sanat eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan hukuki ve cezai yaptırımlara tabidir.